Am Meer - Deniz Kenarında
Susanna Böse
Irene Brischnik
die Möwe - martı
der Fischkutter - balıkçı teknesi
die Insel - ada
der Tanker - tanker
der Fotoapparat - fotoğraf makinesi
die Autofähre - feribot
Leo staunt. Erhatte nich gedacht, dass sie mit so einer grossen Autofähre in den Urlaub fahren. Papa erklärt ihm die Schiffe am Horizont: Es sind Fischkutter, Tanker und sogar ein Containerschiff zu sehen.
Leo şaşkınlıkla etrafına bakınır. Böyle kocaman bir feribotla tatile gideceklerini hiç düşünmemişti. Babası ufuktaki gemileri gösterir: Balıkçı tekneleri, tankerler, hatta bir yük gemisi bile var.
Mama setzt Baby Eva eine Mütze auf. "Guck mal Eva: eine Möwe!" Eva gluckst: "Haben!" Die anderen Urlauber lachen. "Wir sind gleich da!", ruft Klara aufgeregt: "Da, der Hafen!"
Annesi küçük Eva'ya şapkasını giydirir. "Eva, bak bir martı!" Eva martıyı isteyerek "Bana!" der. Etraftaki turistler gülüşür. "Neredeyse geldik!" diye sevinçle haykırır Klara: "İşte, liman göründü!"
die Sonnenbrille - güneş gözlüğü
der Sonnenhut - şapka
die Luftmatratze - deniz yatağı
die Sonnencreme - güneş kremi
die Flipflops - tokyo
das Handtuch - havlu
die Strandtasche - plaj çantası
Kaum angekommen, wollen alle so schnell wie möglich zum Strand. Das Zimmer sieht aus, als wäre ein Wirbelsturm hindurch gefegt! Leo und Klara wollen schon loslaufen, aber Mama hält sie zurück: "Stopp! Erst eincremen, sonst bekommt ihr einen Sonnenbrand." Papa packt in der Zwischenzeit alles ein, was sie für den Strand benötigen.
Varır varmaz herkes denize inmek ister. Odanın içi sanki fırtına kopmuş gibi! Leo ve Klara tam oddan fırlamak üzereyken anneleri seslenir: "Durun! Önce güneş kremi sürmeliyiz, yoksa yanıp soyulursunuz" der. Babaları da bu sırada plaj çantasını hazırlar.
der Bollerwagen - çekçek
die Schwimmflügel - kolluk
die Schnorchel - şnorkel
die Taucherbrille - deniz gözlüğü
die Schwimmflossen - palet
der Badeanzug - mayo
der Bikini - bikini
"Was man da alles mitschleppen muss!", stöhnt Leo. "Gut, dass Papa den Bollerwagen mitgenommen hat." Trotzdem muss jeder tragen helfen, sogar Eva.
"Ne de çok şey taşımak gerekiyor!" diye sızlanır Leo. "Babam iyi ki çekçek de getirmiş." Yine de herkesin taşımaya yardım etmesi gerekiyor, küçük Eva'nın bile.
"Haben wir auch nichts vergessen?", fragt Mama. Papa sagt: "Es ist egal. Es passt sowieso mehr etwas hinein." Klara kichert: "Wir sehen aus, als würden wir umziehen"
"Bir şey unutmadık ya?" diye sorar annesi. Babası, "Fark etmez. Başka bir şey sığmaz zaten" der. Klara kıkırdar: "Sanki taşınıyoruz"
der Strand - plaj
der Liegestuhl - şezlong
der Sonnenschirm - şemsiye
die Badehose - mayo
der Seestern - denizyıldızı
die Muschel - midye kabuğu
"Uff, geschafft." Leo und Klara sind begeistert. Der helle, feine Sand ist wunderschön. Es gibt viele Muscheln und sogar Seesterne. Die Kinder toben im Wasser. Oh, eine Qualle!
"Oh, geldik sonunda." Leo ve Klara sevinç içindedir. Beyaz ve incecik kum ne kadar da güzel. Bir sürü midye kabuğu, hatta denizyıldızı görürler. Çocuklar denizde iyice coşarlar. Aa denizanası!
Eva und Mama "backen Kuchen". Und Papa? Der guckt verwirrt. "Wo ist meine Badehose?" Mama schmunzelt: "Bringst du dann bitte auch gleich eine neue Winder für Eva mit?" Papa verdreht die Augen und macht sich auf den Weg.
Eva annesi ile kumdan "kek yapıyor". Peki ya babaları? Onun kafası karışmış gözküyor: "Mayom nerede benim?" Anneleri gülümser: "Madem gidiyorsun, Eva'ya da bez getirir misin lütfen?" Babaları gözlerini devirip odaya doğru yola koyulur.
der Eimer - kova
die Sandburg - kumdan kale
die Sandform - kalıp
der Graben - hendek
das Wasser - su
die Schaufel - kürek
Mama und Baby Eva bauen einen Wassergraben. Er führt direkt zu Leos und Klaras Sandburg. Wow, die ist toll! Vier Türme hat sie und sogar eine Zugbrücke!
Anneleri küçük eva ile beraber bir hendek kazar. Hendek, Leo ve Klara'nın kumdan kalesine kadar uzanır. Vay, kale bir harika! Bir sürü kulesi, hatta asma köprüsü bile var!
Als nächstes buddeln die beiden Grossen Papa ein. Nur sein Kopf guckt noch heraus. Alle lachen. Oh, oh - was hat Leo denn vor? Papa ahnt es schon...
Daha sonra Leo ve Klara babalarını kuma gömerler. Dışarıda sadece kafası kalır. Herkes gülüşür. A ha, Leo ne yapacak şimdi? Babası tahmin edebiliyor...
das Fernglas - dürbün
der Windsurfer - sörfçü
der Krebs - yengeç
das Segelboot - yelkenli
der Drachen - uçurtma
der Rettungsschwimmer - cankurtaran
die Fahne - bayrak
das Rettungsboot
Heute ist es sehr windig, deshalb ist Baden zu gefährlich. Aber das macht nichts, denn am Meer kann man immer tausend Dinge machen! Leo und Eva versuchen kleine Krebse zu fangen. Papa bewundert die Kunststücke der Wİndsurfer. Die trauen sich was! Mama und Klara lassen einen Drachen steigen. Oh weh! Klara hat sich an der Schnur geschnitten. Aber die Rettungsschwimmer haber ein Pflaster. Und zeigen Klarasogar ihr Rettungsboot. Ist das cool!
Bugün hava çok rüzgarlı, o yüzden denize girmek tehlikeli. Ama önemli değil, deniz kenarında yapılabilecek başka binlerce şey var! Leoile Eva küçük yengeçleri yakalamaya çalışıyor. Babaları sörfçülerin numaralarını hayranlıkla seyrediyor. Ne kadar da cesurlar! Klara annesiyle uçurtma uçuruyor. Hay Allah! Klara'nın elini ip kesti. Ama cankurtaranın yara bandı var. Klara'ya kurtarma botunu bile gösterirler. Çok havalı!
der Hafen - liman
die Garnele - karides
das Netz - ağ
das Restaurant - restoran
der Fisch - balık
die Eisdiele - dondurmacı
Am Hafen gibt es immer viel zu sehen: Ein Fischer zeigt Klara, wie man Netze repariert. Papa probiert die Garnelen. Eva und Mama bestaunen die Zauberer. Leo findet die Jongleure am coolsten. Das möchte er auch lernen.
limanda görülecek ne çok şey var: Bir balıkçı Klara'ya balık ağlarının nasıl tamir edildiğini gösteriyor. Babaları karideslerin tadına bakıyor. Eva ve annesi hayretle sihirbazı seyrediyor. Ama en çok hokkabazlar Leo'nun hoşuna gidiyor. Leo da numaralarını öğrenmek istiyor.
Das alles macht schreklich hungrig. Im Restaurant essen Mama und Papa einen Fisch mit einem seltsamen Namen. Nur gut, dass es auch fir die Kinder etwas Leckeres gibt. Und mit Musik schmeckt es gleich noch besser.
Bütün bunlar tabii insanın karnını acayip acıktırıyor. Anne ve babaları restoranda tuhaf isimli bir balık yiyor. Neyse ki çocuklar için de başka lezzetli yiyecekler var. Bir de yanında müzik olunca her şeyin tadı daha bir güzel.
das Glühwürmchen - ateş böceği
die Wolldecke - battaniye
die Sternschnuppe - yıldız kayması
die Sterne - yıldızlar
die Tashenlampe - el feneri
der Mond - ay
der Leuchtturm - deniz feneri
Am letzten Abend kuscheln sich alle am Strand in Wolldecken. Das Meer rauscht. Der Leuchtturm weist den Schiffen in der Dunkelheit den Weg. So viele Sterne haben die Kinder noch nie gesehen. Und Glühwürmchen gibt es auch!
Son akşam ailece yün battaniyelere sarılıp sahilde otururlar. Deniz kükrüyor. Deniz feneri karanlıkta gemilere yol gösteriyor. Çocuklar hayatlarında bu kadar çok yıldızı bir arada görmemişti. Ateş böceği bile var!
"Da, eine Sternschnuppe", sagt Klara. "Ihr dürft euch etwas wünschen", sagt Mama. "Dann wünsche ich mir, dass wir nächstes Jahr wieder hierherkommen", flüstert Leo. Und was ist mit Papa und Eva?
"Bakın, yıldız kaydı!" der Klara. "Bir dilek tutabilirsiniz" diye yanıtlar anneleri. Leo fısıldar: "O zaman seneye yine buraya gelmeyi diliyorum". Peki babaları ve Eva ne yapıyor?
Susanna Böse
Irene Brischnik
die Möwe - martı
der Fischkutter - balıkçı teknesi
die Insel - ada
der Tanker - tanker
der Fotoapparat - fotoğraf makinesi
die Autofähre - feribot
Leo staunt. Erhatte nich gedacht, dass sie mit so einer grossen Autofähre in den Urlaub fahren. Papa erklärt ihm die Schiffe am Horizont: Es sind Fischkutter, Tanker und sogar ein Containerschiff zu sehen.
Leo şaşkınlıkla etrafına bakınır. Böyle kocaman bir feribotla tatile gideceklerini hiç düşünmemişti. Babası ufuktaki gemileri gösterir: Balıkçı tekneleri, tankerler, hatta bir yük gemisi bile var.
Mama setzt Baby Eva eine Mütze auf. "Guck mal Eva: eine Möwe!" Eva gluckst: "Haben!" Die anderen Urlauber lachen. "Wir sind gleich da!", ruft Klara aufgeregt: "Da, der Hafen!"
Annesi küçük Eva'ya şapkasını giydirir. "Eva, bak bir martı!" Eva martıyı isteyerek "Bana!" der. Etraftaki turistler gülüşür. "Neredeyse geldik!" diye sevinçle haykırır Klara: "İşte, liman göründü!"
die Sonnenbrille - güneş gözlüğü
der Sonnenhut - şapka
die Luftmatratze - deniz yatağı
die Sonnencreme - güneş kremi
die Flipflops - tokyo
das Handtuch - havlu
die Strandtasche - plaj çantası
Kaum angekommen, wollen alle so schnell wie möglich zum Strand. Das Zimmer sieht aus, als wäre ein Wirbelsturm hindurch gefegt! Leo und Klara wollen schon loslaufen, aber Mama hält sie zurück: "Stopp! Erst eincremen, sonst bekommt ihr einen Sonnenbrand." Papa packt in der Zwischenzeit alles ein, was sie für den Strand benötigen.
Varır varmaz herkes denize inmek ister. Odanın içi sanki fırtına kopmuş gibi! Leo ve Klara tam oddan fırlamak üzereyken anneleri seslenir: "Durun! Önce güneş kremi sürmeliyiz, yoksa yanıp soyulursunuz" der. Babaları da bu sırada plaj çantasını hazırlar.
der Bollerwagen - çekçek
die Schwimmflügel - kolluk
die Schnorchel - şnorkel
die Taucherbrille - deniz gözlüğü
die Schwimmflossen - palet
der Badeanzug - mayo
der Bikini - bikini
"Was man da alles mitschleppen muss!", stöhnt Leo. "Gut, dass Papa den Bollerwagen mitgenommen hat." Trotzdem muss jeder tragen helfen, sogar Eva.
"Ne de çok şey taşımak gerekiyor!" diye sızlanır Leo. "Babam iyi ki çekçek de getirmiş." Yine de herkesin taşımaya yardım etmesi gerekiyor, küçük Eva'nın bile.
"Haben wir auch nichts vergessen?", fragt Mama. Papa sagt: "Es ist egal. Es passt sowieso mehr etwas hinein." Klara kichert: "Wir sehen aus, als würden wir umziehen"
"Bir şey unutmadık ya?" diye sorar annesi. Babası, "Fark etmez. Başka bir şey sığmaz zaten" der. Klara kıkırdar: "Sanki taşınıyoruz"
der Strand - plaj
der Liegestuhl - şezlong
der Sonnenschirm - şemsiye
die Badehose - mayo
der Seestern - denizyıldızı
die Muschel - midye kabuğu
"Uff, geschafft." Leo und Klara sind begeistert. Der helle, feine Sand ist wunderschön. Es gibt viele Muscheln und sogar Seesterne. Die Kinder toben im Wasser. Oh, eine Qualle!
"Oh, geldik sonunda." Leo ve Klara sevinç içindedir. Beyaz ve incecik kum ne kadar da güzel. Bir sürü midye kabuğu, hatta denizyıldızı görürler. Çocuklar denizde iyice coşarlar. Aa denizanası!
Eva und Mama "backen Kuchen". Und Papa? Der guckt verwirrt. "Wo ist meine Badehose?" Mama schmunzelt: "Bringst du dann bitte auch gleich eine neue Winder für Eva mit?" Papa verdreht die Augen und macht sich auf den Weg.
Eva annesi ile kumdan "kek yapıyor". Peki ya babaları? Onun kafası karışmış gözküyor: "Mayom nerede benim?" Anneleri gülümser: "Madem gidiyorsun, Eva'ya da bez getirir misin lütfen?" Babaları gözlerini devirip odaya doğru yola koyulur.
der Eimer - kova
die Sandburg - kumdan kale
die Sandform - kalıp
der Graben - hendek
das Wasser - su
die Schaufel - kürek
Mama und Baby Eva bauen einen Wassergraben. Er führt direkt zu Leos und Klaras Sandburg. Wow, die ist toll! Vier Türme hat sie und sogar eine Zugbrücke!
Anneleri küçük eva ile beraber bir hendek kazar. Hendek, Leo ve Klara'nın kumdan kalesine kadar uzanır. Vay, kale bir harika! Bir sürü kulesi, hatta asma köprüsü bile var!
Als nächstes buddeln die beiden Grossen Papa ein. Nur sein Kopf guckt noch heraus. Alle lachen. Oh, oh - was hat Leo denn vor? Papa ahnt es schon...
Daha sonra Leo ve Klara babalarını kuma gömerler. Dışarıda sadece kafası kalır. Herkes gülüşür. A ha, Leo ne yapacak şimdi? Babası tahmin edebiliyor...
das Fernglas - dürbün
der Windsurfer - sörfçü
der Krebs - yengeç
das Segelboot - yelkenli
der Drachen - uçurtma
der Rettungsschwimmer - cankurtaran
die Fahne - bayrak
das Rettungsboot
Heute ist es sehr windig, deshalb ist Baden zu gefährlich. Aber das macht nichts, denn am Meer kann man immer tausend Dinge machen! Leo und Eva versuchen kleine Krebse zu fangen. Papa bewundert die Kunststücke der Wİndsurfer. Die trauen sich was! Mama und Klara lassen einen Drachen steigen. Oh weh! Klara hat sich an der Schnur geschnitten. Aber die Rettungsschwimmer haber ein Pflaster. Und zeigen Klarasogar ihr Rettungsboot. Ist das cool!
Bugün hava çok rüzgarlı, o yüzden denize girmek tehlikeli. Ama önemli değil, deniz kenarında yapılabilecek başka binlerce şey var! Leoile Eva küçük yengeçleri yakalamaya çalışıyor. Babaları sörfçülerin numaralarını hayranlıkla seyrediyor. Ne kadar da cesurlar! Klara annesiyle uçurtma uçuruyor. Hay Allah! Klara'nın elini ip kesti. Ama cankurtaranın yara bandı var. Klara'ya kurtarma botunu bile gösterirler. Çok havalı!
der Hafen - liman
die Garnele - karides
das Netz - ağ
das Restaurant - restoran
der Fisch - balık
die Eisdiele - dondurmacı
Am Hafen gibt es immer viel zu sehen: Ein Fischer zeigt Klara, wie man Netze repariert. Papa probiert die Garnelen. Eva und Mama bestaunen die Zauberer. Leo findet die Jongleure am coolsten. Das möchte er auch lernen.
limanda görülecek ne çok şey var: Bir balıkçı Klara'ya balık ağlarının nasıl tamir edildiğini gösteriyor. Babaları karideslerin tadına bakıyor. Eva ve annesi hayretle sihirbazı seyrediyor. Ama en çok hokkabazlar Leo'nun hoşuna gidiyor. Leo da numaralarını öğrenmek istiyor.
Das alles macht schreklich hungrig. Im Restaurant essen Mama und Papa einen Fisch mit einem seltsamen Namen. Nur gut, dass es auch fir die Kinder etwas Leckeres gibt. Und mit Musik schmeckt es gleich noch besser.
Bütün bunlar tabii insanın karnını acayip acıktırıyor. Anne ve babaları restoranda tuhaf isimli bir balık yiyor. Neyse ki çocuklar için de başka lezzetli yiyecekler var. Bir de yanında müzik olunca her şeyin tadı daha bir güzel.
das Glühwürmchen - ateş böceği
die Wolldecke - battaniye
die Sternschnuppe - yıldız kayması
die Sterne - yıldızlar
die Tashenlampe - el feneri
der Mond - ay
der Leuchtturm - deniz feneri
Am letzten Abend kuscheln sich alle am Strand in Wolldecken. Das Meer rauscht. Der Leuchtturm weist den Schiffen in der Dunkelheit den Weg. So viele Sterne haben die Kinder noch nie gesehen. Und Glühwürmchen gibt es auch!
Son akşam ailece yün battaniyelere sarılıp sahilde otururlar. Deniz kükrüyor. Deniz feneri karanlıkta gemilere yol gösteriyor. Çocuklar hayatlarında bu kadar çok yıldızı bir arada görmemişti. Ateş böceği bile var!
"Da, eine Sternschnuppe", sagt Klara. "Ihr dürft euch etwas wünschen", sagt Mama. "Dann wünsche ich mir, dass wir nächstes Jahr wieder hierherkommen", flüstert Leo. Und was ist mit Papa und Eva?
"Bakın, yıldız kaydı!" der Klara. "Bir dilek tutabilirsiniz" diye yanıtlar anneleri. Leo fısıldar: "O zaman seneye yine buraya gelmeyi diliyorum". Peki babaları ve Eva ne yapıyor?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder