So bunt ist meine Welt
Dünyam Ne Kadar Renkli
Susanne Böse
Bettina Reich
rot = kırmızı
der Marienkäfer = uğur böceği
die Erdbeeren (pl) = çilekler
die Mütze = şapka
die Sonnenblume = ayçiçeği
die Sonne = güneş
die Löwenzahn = arslandişi
gelb = sarı
Hallo, ich bin PAula. Heute erkunde ich mit meinem roten Roller die Welt. Zuerst esse ich ein paar süsse Erdbeeren im Garten. Lecker! Ob der Gartenzwerg auch welche möchte? Welche Farbe hat seine Mütze?
Merhaba, benim adım Paula. Bugün kırmızı trotinetimle dünyayı keşfe çıkıyorum. Önce bahçede birkaç tane tatlı çilek yiyeyim. Pek de güzeller! Bahçedeki heykel cücecik de biraz ister mi acaba? Şapkası ne renk heykelciğin?
Er ist so heiss! Das Getreide auf den Feldern ist schon reif. Überall wächst Löwenzahn. Sonnenblumen mag ich am liebsten. Sie sind riesengross und gelb. Weisst du, dass sie sich immer zur Sonne drehen?
Çok sıcak! Tarlalarda tahıllar olgunlaşmış bile. Her yerde arslandişleri açmış. En çok ayçiçeğini seviyorum ben. Ayçiçekleri koskocaman ve sapsarı oluyor. Başlarını hep güneşe doğru çevirdiklerini biliyor muydun?
braun = kahverengi
das Eichhörnchen = sincap
die Pilze (pl) = mantarlar
der Tannenzapfen = çam kozalağı
der Frosch = kurbağa
der Grashüpfer = çekirge
die Raupe = tırtıl
grün = yeşil
Im Wald ist es schön kühl. Guck mal! Ein braunes Eichhörnchen klettert den Baumstamm hinauf. Es hat einen Tannenzapfen im Maul. Ob man diese Pilze essen kann? Ich kann noch mehr braune Dinge entdecken. Du auch?
Orman ne güzel, serin serin. Bak bak! Kahverengi bir sincap ağacın gövdesine tırmanıyor. Ağzında bir çam kozalağı var. Bu mantarlar yenir mi acaba? Ben başka kahverengi şeyler de buldum. Ya sen?
Was macht der Frosch denn hier? Er hat sich wohl verirrt. Mit meiner Becherlupe bringe ich ihn wieder zurück zum Wasser. Ein Grashüpfer singt ein Lied. Und auf dem Farn sitzt eine dicke Raupe. Kannst du sie auch sehen?
Bu kurbağanın ne işi var burada? Herhalde yolunu şaşırdı. Onu büyüteçli kavanozuma koyup tekrar bir su birikintisine götüreyim. Bir çekirge şarkı söylüyor. Eğreltiotunun üzerinde de tombik bir tırtıl var, görebiliyor musun?
schwarz = siyah/kara
die Spinne = örümcek
die Amsel = karatavuk
die Brombeeren (pl) = böğürtlenler
das Schaf = koyun
die Pusteblume = arslandişi topçukları
der Schmetterling = kelebek
weiss = beyaz
Am Waldrand nasche ich Brombeeren. Ich bin vorsichtig, denn der Busch hat Dornen. Die Amsel lässt sich nicht von mir stören. Auch der Maulwurf buddelt munter weiter. Die Spinne dort drübensehe ich mir mal genauer an.
Ormanın kıyısında böğürtlen atıştırayım. Çok dikkat etmeliyim, çünkü böğürtlenlerin olduğu çalılıklar dikenlidir. Karatavuklar beni umursamazlar. Köstebek de neşe içinde deliğini kazmaya devam ediyor. Şuradaki örümceği daha dikkatli inceleyim bakalım.
Sie webt ihr Netz am Stamm der Birke. Doch der Schmetterling fliegt nicht hinein. Wenn ich es schaffe, die Pusteblume leer zu pusten, darf ich mir was wünschen. Wins, zwei, drei... "Mäh!" Nanu, pustet das Schaf mit?
Örümcek ağını, kayın ağacının gövdesine örüyor. Ama kelebek ağa takılmıyor. Arslandişinin beyaz topçuklarının hepsini bir seferde üfleyebilirsem bir dilek tutacağım. Bir, iki, üç... Meee! A aa, koyun da mı üflüyor?
blau = mavi
das Wasser = su
die Gummistiefel (pl) = lastik çizmeler
die Wollmütze = yün bere
die Karotte = havuç
die Entenfüsse (pl) = ördek ayakları
der Kürbis = bal kabağı
orange = turuncu
Jetzt fahre ich zum See. Sein Wasser ist blau wie der Himmel. Die Gummistiefel von Fischer Pit auch. Seine Eimer sind voller Fische. Ich helfe Pit beim Tragen. Dafür schenkt er mir seine Mütze. Sie pass prima!
Şimdi göle gidiyorum. Göl de gökyüzü gibi mavi. Balıkçı Pit'in lastik çizmeleri de... Kovası da balık dolu. Pit'in kovayı taşımasına yardım edeyim. O da bana beresini hediye etti. Tam geldi başıma!
Auf einmal watscheln ein paar Enten vorbei. Sie haben orange Füsse. Zurück in unserem Garten ernte ich eine Karotte für mein Kaninchen. Es hat immer Hunger. Aber Kürbisse frisst es nicht. Mama kocht mir daraus Suppe.
Bir anda önümden paytak paytak birkaç ördek geçti. Ayakları turuncu. Bahçeye dönünce tavşanıma havuç toplayayım. Tavşanımın karnı hep aç. Ama bal kabağı yemez. Annem bal kabağından çorba yağar bana.
lila = mor
das Halstuch = fular
die Pflaumen (pl) = mürdüm erikleri
der Fliederbusch = leylak
die Hängematte = hamak
die Blume = çiçek
das T-shirt = tişört
rosa = pembe
So ein Ausflug macht müde und hungrig. Vor dem Fliederbusch breite ich meine lila Picknickdecke aus. Mama bringt mir Pflaumen. Sie sind schön süss. Etwas Saft tropft auf mein Halstuch...
Böyle bir gezinti insanı yoruyor ve karnını acıktırıyor. Leylakların önünde piknik örtümü yayayım. Annem bana mürdüm eriği getirmiş. Pek tatlılar. Fularıma biraz suyu damladı eriğin.
...und auf mein neues T-shirt. O weh. In unserem Seerosenteich wasche ich den Fleck wieder aus. Dann pflücke ich ein paar Blumen für Mama. Sie freut sich sehr und wir kuscheln in der Hängematte.
...ve de yeni tişörtüme. Ayyy. Nilüferlerin olduğu gölcükte yıkayıp lekeyi çıkarayım. Sonra anneme birkaç çiçek toplarım. Buna çok sevinir, sonra da hamakta birbirimize sarılıp uzanırız.
der Regenbogen = gökkuşağı
die Tischdecke = masa örtüsü
die Wäscheleine = çamaşır ipi
die Blumen = çiçekler
das Windrad = fırıldak
das Buch = kitap
die Fahne = bayrak
Plötzlich zieht ein Gewitter auf! Mama nimmt schnell die Wäsche von der Leine. Ein Windstoss wirbelt meinen Ball umher. Das bunte Windrad dreht sich schnell und die Fahnen am Sandkasten flattern. Am Himmel erscheint ein riesiger Regenbogen. Er ist wunderschön.
Birden bir fırtına çıktı! Annem çabucak çamaşırları ipten toplar. Bir rüzgâr topumu savurur. Rengârenk fırıldak hızla dönmeye başlar ve kum havuzunun bayrakları pır pır eder durur. Gökyüzünde kocaman bir gökkuşağı belirir. Ne kadar da güzel.
rot = kırmızı
gelb = sarı
braun = kahverengi
grün = yeşil
schwarz = siyah/kara
weiss = beyaz
blau = mvi
orange = turuncu
lila = mor
rosa = pembe
Das war ein spannender Tag. Am Abend bringt Mama mich zu Bett. Ohne Licht ist alles gar nicht mehr bunt, sondern dunkel und gemütlich wie in einer Kuschelhöhle. Nur der Mond und die Sterne scheinen jetzt durch das Fenster hinein. Kannst du meine Sachen erkennen? Weisst du noch, welche Farbe sie haben?
Ne heyecanlı bir gündü. Akşam olunca annem beni yatırır. Işıklar kapalıyken her şey renksiz gözüküyor, ortalık tıpkı bir çadırın içi gibi karanlık ve huzur verici. Sadece ayın ve yıldızların ışığı penceremden girip odamı aydınlatıyor. Eşyalarımı görebiliyor musun? Renklerini hâlâ hatırlıyor musun?
Dünyam Ne Kadar Renkli
Susanne Böse
Bettina Reich
rot = kırmızı
der Marienkäfer = uğur böceği
die Erdbeeren (pl) = çilekler
die Mütze = şapka
die Sonnenblume = ayçiçeği
die Sonne = güneş
die Löwenzahn = arslandişi
gelb = sarı
Hallo, ich bin PAula. Heute erkunde ich mit meinem roten Roller die Welt. Zuerst esse ich ein paar süsse Erdbeeren im Garten. Lecker! Ob der Gartenzwerg auch welche möchte? Welche Farbe hat seine Mütze?
Merhaba, benim adım Paula. Bugün kırmızı trotinetimle dünyayı keşfe çıkıyorum. Önce bahçede birkaç tane tatlı çilek yiyeyim. Pek de güzeller! Bahçedeki heykel cücecik de biraz ister mi acaba? Şapkası ne renk heykelciğin?
Er ist so heiss! Das Getreide auf den Feldern ist schon reif. Überall wächst Löwenzahn. Sonnenblumen mag ich am liebsten. Sie sind riesengross und gelb. Weisst du, dass sie sich immer zur Sonne drehen?
Çok sıcak! Tarlalarda tahıllar olgunlaşmış bile. Her yerde arslandişleri açmış. En çok ayçiçeğini seviyorum ben. Ayçiçekleri koskocaman ve sapsarı oluyor. Başlarını hep güneşe doğru çevirdiklerini biliyor muydun?
braun = kahverengi
das Eichhörnchen = sincap
die Pilze (pl) = mantarlar
der Tannenzapfen = çam kozalağı
der Frosch = kurbağa
der Grashüpfer = çekirge
die Raupe = tırtıl
grün = yeşil
Im Wald ist es schön kühl. Guck mal! Ein braunes Eichhörnchen klettert den Baumstamm hinauf. Es hat einen Tannenzapfen im Maul. Ob man diese Pilze essen kann? Ich kann noch mehr braune Dinge entdecken. Du auch?
Orman ne güzel, serin serin. Bak bak! Kahverengi bir sincap ağacın gövdesine tırmanıyor. Ağzında bir çam kozalağı var. Bu mantarlar yenir mi acaba? Ben başka kahverengi şeyler de buldum. Ya sen?
Was macht der Frosch denn hier? Er hat sich wohl verirrt. Mit meiner Becherlupe bringe ich ihn wieder zurück zum Wasser. Ein Grashüpfer singt ein Lied. Und auf dem Farn sitzt eine dicke Raupe. Kannst du sie auch sehen?
Bu kurbağanın ne işi var burada? Herhalde yolunu şaşırdı. Onu büyüteçli kavanozuma koyup tekrar bir su birikintisine götüreyim. Bir çekirge şarkı söylüyor. Eğreltiotunun üzerinde de tombik bir tırtıl var, görebiliyor musun?
schwarz = siyah/kara
die Spinne = örümcek
die Amsel = karatavuk
die Brombeeren (pl) = böğürtlenler
das Schaf = koyun
die Pusteblume = arslandişi topçukları
der Schmetterling = kelebek
weiss = beyaz
Am Waldrand nasche ich Brombeeren. Ich bin vorsichtig, denn der Busch hat Dornen. Die Amsel lässt sich nicht von mir stören. Auch der Maulwurf buddelt munter weiter. Die Spinne dort drübensehe ich mir mal genauer an.
Ormanın kıyısında böğürtlen atıştırayım. Çok dikkat etmeliyim, çünkü böğürtlenlerin olduğu çalılıklar dikenlidir. Karatavuklar beni umursamazlar. Köstebek de neşe içinde deliğini kazmaya devam ediyor. Şuradaki örümceği daha dikkatli inceleyim bakalım.
Sie webt ihr Netz am Stamm der Birke. Doch der Schmetterling fliegt nicht hinein. Wenn ich es schaffe, die Pusteblume leer zu pusten, darf ich mir was wünschen. Wins, zwei, drei... "Mäh!" Nanu, pustet das Schaf mit?
Örümcek ağını, kayın ağacının gövdesine örüyor. Ama kelebek ağa takılmıyor. Arslandişinin beyaz topçuklarının hepsini bir seferde üfleyebilirsem bir dilek tutacağım. Bir, iki, üç... Meee! A aa, koyun da mı üflüyor?
blau = mavi
das Wasser = su
die Gummistiefel (pl) = lastik çizmeler
die Wollmütze = yün bere
die Karotte = havuç
die Entenfüsse (pl) = ördek ayakları
der Kürbis = bal kabağı
orange = turuncu
Jetzt fahre ich zum See. Sein Wasser ist blau wie der Himmel. Die Gummistiefel von Fischer Pit auch. Seine Eimer sind voller Fische. Ich helfe Pit beim Tragen. Dafür schenkt er mir seine Mütze. Sie pass prima!
Şimdi göle gidiyorum. Göl de gökyüzü gibi mavi. Balıkçı Pit'in lastik çizmeleri de... Kovası da balık dolu. Pit'in kovayı taşımasına yardım edeyim. O da bana beresini hediye etti. Tam geldi başıma!
Auf einmal watscheln ein paar Enten vorbei. Sie haben orange Füsse. Zurück in unserem Garten ernte ich eine Karotte für mein Kaninchen. Es hat immer Hunger. Aber Kürbisse frisst es nicht. Mama kocht mir daraus Suppe.
Bir anda önümden paytak paytak birkaç ördek geçti. Ayakları turuncu. Bahçeye dönünce tavşanıma havuç toplayayım. Tavşanımın karnı hep aç. Ama bal kabağı yemez. Annem bal kabağından çorba yağar bana.
lila = mor
das Halstuch = fular
die Pflaumen (pl) = mürdüm erikleri
der Fliederbusch = leylak
die Hängematte = hamak
die Blume = çiçek
das T-shirt = tişört
rosa = pembe
So ein Ausflug macht müde und hungrig. Vor dem Fliederbusch breite ich meine lila Picknickdecke aus. Mama bringt mir Pflaumen. Sie sind schön süss. Etwas Saft tropft auf mein Halstuch...
Böyle bir gezinti insanı yoruyor ve karnını acıktırıyor. Leylakların önünde piknik örtümü yayayım. Annem bana mürdüm eriği getirmiş. Pek tatlılar. Fularıma biraz suyu damladı eriğin.
...und auf mein neues T-shirt. O weh. In unserem Seerosenteich wasche ich den Fleck wieder aus. Dann pflücke ich ein paar Blumen für Mama. Sie freut sich sehr und wir kuscheln in der Hängematte.
...ve de yeni tişörtüme. Ayyy. Nilüferlerin olduğu gölcükte yıkayıp lekeyi çıkarayım. Sonra anneme birkaç çiçek toplarım. Buna çok sevinir, sonra da hamakta birbirimize sarılıp uzanırız.
der Regenbogen = gökkuşağı
die Tischdecke = masa örtüsü
die Wäscheleine = çamaşır ipi
die Blumen = çiçekler
das Windrad = fırıldak
das Buch = kitap
die Fahne = bayrak
Plötzlich zieht ein Gewitter auf! Mama nimmt schnell die Wäsche von der Leine. Ein Windstoss wirbelt meinen Ball umher. Das bunte Windrad dreht sich schnell und die Fahnen am Sandkasten flattern. Am Himmel erscheint ein riesiger Regenbogen. Er ist wunderschön.
Birden bir fırtına çıktı! Annem çabucak çamaşırları ipten toplar. Bir rüzgâr topumu savurur. Rengârenk fırıldak hızla dönmeye başlar ve kum havuzunun bayrakları pır pır eder durur. Gökyüzünde kocaman bir gökkuşağı belirir. Ne kadar da güzel.
rot = kırmızı
gelb = sarı
braun = kahverengi
grün = yeşil
schwarz = siyah/kara
weiss = beyaz
blau = mvi
orange = turuncu
lila = mor
rosa = pembe
Das war ein spannender Tag. Am Abend bringt Mama mich zu Bett. Ohne Licht ist alles gar nicht mehr bunt, sondern dunkel und gemütlich wie in einer Kuschelhöhle. Nur der Mond und die Sterne scheinen jetzt durch das Fenster hinein. Kannst du meine Sachen erkennen? Weisst du noch, welche Farbe sie haben?
Ne heyecanlı bir gündü. Akşam olunca annem beni yatırır. Işıklar kapalıyken her şey renksiz gözüküyor, ortalık tıpkı bir çadırın içi gibi karanlık ve huzur verici. Sadece ayın ve yıldızların ışığı penceremden girip odamı aydınlatıyor. Eşyalarımı görebiliyor musun? Renklerini hâlâ hatırlıyor musun?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder