Bärenleben
Ayıların Hayatı
Ria Gersmeier
der Braunbär = Boz Ayı
die Hinterbeine = arka bacaklar
der Schwanz = kuyruk
das Fell = kürk
das Ohr = kulak
das Auge = göz
die Nase = burun
die Schnauze = ağız
die Tatze = pençe
die Kralle = tırnak
die Sohle = taban
Vor einer hohen Tanne steht mitten im Wald ein grosser Bär mit dichtem und langem schwarzbraunen Fell. Es juckt ihn am Rücken. Mit seinen Krallen ritzt er sich die Baumrinde zurecht und kratzt dann sehr gründlich und ausdauernd sein Fell am Stamm.
Ormanın ortasında koskocaman bir çam ağacının önünde gür, uzun ve koyu kahverengi kürküyle büyük bir ayı iki arka ayağı üstünde dikiliyor. Tırnaklarıyla ağaç kabuğuna istediği biçimi verdikten sonra sırtını ağacın gövdesinde uzun uzun kaşıyor.
die Tanne = çam ağacı
die Kralle = tırnak
Der Bär streift mit schwerfälligem Gang kreuz und quer durch weite Waldgebiete. Bären sind Einzelgänger und leben allein. Nur im Frühsommer sucht sich der Bär für kurze Zeit eine Partnerin, um sich mit ihr zu paaren. Nach ein bis drei Wochen zieht der Bär wieder weiter. Für die Bärin ist es nun wichtig, sich auf die kommenden Monate vorzubereiten, in denen die Babys in ihrem Bauch heranwachsen.
Ayı ağır yürüyüşüyle geniş ormanlık alanlarda gezinir durur. Ayılar sürü hayvanı değildir, tek başlarına yaşarlar. Sadece baharda aile kurmak için kendilerine bir eş ararlar. Üç dört hafta sonra erkek ayı yoluna tek başına devam eder. Dişi ayı için ise önündeki zor aylara hazırlanmaya başlaması önemlidir.
die Landschaft = manzara
der Tatzenabdruck = pençe izi
Im Herbst frisst sich die Bärin eine dicke Speckschicht an, um im Winter nicht zu verhungern. Sie sucht nacht Beeren und Nüssen, Gräsern, Samen und sogar nach Schnecken und Insekten. Mit ihren starken, gebogenen Krallen gräbt sie auch Wurzeln und Knollen aus dem Boden oder fängt sich kleine Säugtiere. Selbst über tote Tiere macht sich die Bärin her; sie frisst fast alles, was sie findet.
Dişi ayı sonbaharda çok yemek yiyerek iyice şişmanlar. Böylece kış aylarında açlık çekmemek için hazırlık yapar. Ormanda yetişen meyve tanelerini ve fındıkları, otları, tohumları, bazen salyangoz ve böcekleri bile yer. Güçlü eğimli tırnaklarıyla bitki köklerini ve yumru kökleri kazıp çıkarır ya da küçük memeli hayvanları yakalar. ölü bulduğu hayvanları bile yutar; kısaca bulduğu herşeyi yer.
die Beere = meyve tanesi
der Käfer = böcek
die Marone = kestane
der Samen = tohum
die Raupe = tırtıl
die Haselnuss = fındık
nach Wurzeln graben = kökleri kazmak
die Maus = fare
Im November zieht sich die Bärin in ihren Bau zurück. Sie hat ihn vor langer Zeit selbst gegraben und mit trockenen Pflanzen ausgelegt. So liegt sie während der kalten Wintermonate schön warm und geschützt vor Wind und fremden Tieren und hält Winterruhe.
Kasımda dişi ayı inine çekilir. Kendisi uzun süre önce yeri kazarak bu ini yapmış, içini kuru yapraklarla döşemiştir. Böylece soğuk kış aylarında rüzgardan ve başka hayvanlardan korunarak sıcacık bir yerde kış uykusuna dalarak dinlenir.
der Zweig = dal
das Gras = ot
einen Bau graben = yuva yapmak
Winterruhe halten = kışın istirahat etmek
Mitten im Winter bringt die Bärin in ihrer Schlafhöhle zwei Bärenkinder zur Welt. Sie sind winzig klein, kaum grösser und schwerer als ein Eichhörnchen. Sie haben ein sehr feines Fell und ihre Augen sind noch geschlossen. Die Kleinen frieren nicht, denn die Bärin drückt sie mit ihren riesengrossen Tatzen ganz eng an ihren Körper heran. So wärmt sie die Bärenkinder mit ihrem dicken Pelz und auch mit ihrem warmen Atem.
kış ortasında dişi ayı ininde iki yavru dünyaya getirir. Yavrular doğduklarında miniminnacıktır, boyları ve ağırlıkları ancak bir sincabınki kadardır. Tüyleri yumuşak ve gözleri kapalıdır. Yavrular hiç üşümez, çünkü anneleri onları kocaman pençeleriyle sımsıkı sarar, kalın kürkü ve sıcak nefesiyle ısıtır.
der Atem = nefes
der Winter = kış
In den nächsten Wochen bleibt die Bärin in der Höhle, weil sie ihre Kleinen nicht alleine lassen will. Sie kann von den dicken Speckreserven zehren, die sie sich im Herbst angefressen hat, und muss nicht auf Nahrungssuche gehen. Damit die kleinen Bären kräftig und kugelrund werden, bekommen sie sehr fette Bärenmilch zu trinken.
Bundan sonraki haftalar boyunca anne ayı mağarasından çıkmaz, çünkü yavrularını yalnız bırakmak istemez. Sonbaharda oluşturduğu yağ tabakaları onun yem aramaya çıkmadan yaşayabilmesini sağlar. Minik ayılar güçlenmeleri ve toparlacık olmaları için bol bol yağlı ayı sütü emerler.
Es ist Früh jahr und die kleinen Bären haben sich zu kuscheligen jungtieren entwickelt. Nun wird es Zeit, dass die Bärin mit ihnen die Schlafhöhle verlässt. Ganz dicht läuft der etwas ängstliche Bärenjunge neben seiner Mutter her. Dagegen ist das kleine Bärenmädchen ganz schön mutig, denn es tappt mit festen Schritten voran.
Bahar geldiğinde bebek ayılar artık yumuşacık ayıcık olmuşlardır. Artık anne ayının yavrularıyla ininden çıkma vakti gelmiştir. Korkak erkek yavru annesinin eteğinin dibinden ayrılmaz. Dişi yavru ise cesur ve emin adımlarla önlerinden yürür.
die Blume = çiçek
der Frühling = ilkbahar
Die beiden Bärenkinder sind sehr lebhaft. Sie machen zum Spiel kleine Kämpfe und probieren aus, wer von ihnen der Stärkere ist. Rangeleien gehören nun mal zum Bären-Alltag und bereiten die kleinen Bären auf ihr späteres Leben als Einzelgänger vor.
Ayı yavruları çok hareketlidir. Oyunlar karışık dövüşür, kimin daha güçlü olduğunu sınarlar. Çekişmeler ayıların gündelik hayatının bir parçasıdır. Böylece yavrular tek başlarına yaşayacakları daha sonraki hayatlarına hazırlanır.
das Bärenkind = ayı yavrusu
Obwohl die Bärenkinder noch lange gesäugt werden, bringt die Bärin ihnen schon bald bei, wie sie ihre Nahrung alleine finden. Die Bärenmutter zeigt ihnen auch, wie sie mit ihren Tatzen Fische im Fluss oder an kleinen Seen fangen können. Wenn die Bärenfamilie genug gefressen hat, kuscheln sich die Bärin und ihre Kinder eng aneinander und ruhen aus.
Anne ayı yavrularını daha uzun süre emzirecek olmasına karşın onlara tek başlarına nasıl yiyecek bulabileceklerini de öğretir. Anne ayı onlara pençeleriyle nehirde ya da küçük göllerde balık tutmayı da öğretir. Karınlarını iyice doyurduktan sonra anne ayı ve yavruları birbirlerine sıkıca sarılır ve dinlenirler.
fressen = yemek
der Fisch = balık
ausruhen = istirahat etmek
Plötzlich ist die Bärin beunruhigt, sie riecht Gefahr. Um alles besser überblicken zu können, stellt sie sich auf ihre Hinterbeine auf. Ein grosser alter Bär kommt von weitem auf die Bärenfamilie zu. Die Bärin weiss, dass er ihren Kleinen gefährlich werden kann. Daher befiehlt sie den Bärenkindern, auf einen Baum in der Nähe zu klettern. Der alte Bär trottet mit einigem Abstand langsam an der hoch aufgerichteten Bärin vorbei: Mit ihren gut drei Metern kann sie eine beachtliche Gegnerin für ihn werden! Als der Bär ausser Sichtweite ist, Metern kann sie eine beachtliche Gegnerin für ihn werden! Als der Bär ausser Sichtweite ist, gibt die Bärin ihren Kindern ein Zeichen, dass sie vom Baum wieder herunterklettern können.
Birdenbire anne ayı irkilir, bir tehlike hisseder. Etrafı daha iyi görebilmek için arka ayakları üzerinde dikilir. Uzaktan bir kurdun ayı ailesine yaklaştığını görür. Kurdun ayı yavrularını öldürebileceğini bilir, bu yüzden yavrularına yakınlarda bir ağaca tırmanmalarını söyler. Kurt belli bir mesafeden yavaşça arka bacakları üstüne doğrulmuş ayının yanından geçip gider. İki metre boyuyla bu ayı tehlikeli bir düşman olabilir kendisine çünkü! kurt yeterince uzaklaştığında anne ayı yavrularına bir işaret verir. Onlar da hemen ağaçtan inerler.
riechen = koklamak
klettern = tırmanmak
brüllen = böğürmek
Die Bärenfamilie ist nun eineinhalb Jahre zusammen. Die Bärin hat ihren Kindern alles beigebracht, was sie für ihr weiteres Bärenleben wissen müssen, und verlässt sie. Die Geschwister bleiben noch einige Zeit zusammen und gehen gemeinsam auf Nahrungssuche. Schliesslich trennen sich auch die Geschwister und gehen ihrer eigenen Wege, bis sie selbst einen Partner finden.
Ayı ailesi bir buçuk yıldır birarada. Anne ayı yavrularına kendi başlarına yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli herşeyi öğretmiştir artık. Yavrularını terk eder. Kardeşler bir süre daha birarada kalır, birlikte yem ararlar. Sonunda kardeşler de ayrılır ve kendi yollarına devam ederler, ta ki bir eş bulana kadar.
sich trennen = ayrılmak
Der Braunbär (Ursus arctos) - ein Steckbrief
Boz Ayı (Ursus arctos) - Kısa Bilgiler
Gattung: Der Braunbär gehört zur Familie der Grossbären und ist das grösste und auch stärkste Landraubtier Europas. Zu den Grossbären gehören ausserdem der Brillenbär, Malaienbär, Uppenbär, Eisbär, Kragenbär, der Baribal (Amerikanischer Schwarzbär) und der Riesenpanda.
Cinsi: Boz ayı büyük ayıgiller ailesinden gelir ve Avrupa'da karada yaşayan en büyük ve en güçlü yırtıcı hayvandır. Büyük ayıgiller ailesinin diğer üyeleri Gözlüklü ayı, Malaya ayısı, Tembel ayı, Kutup ayısı, Asya siyah ayısı, Amerika siyah ayısı ve Büyük Pandadır.
Körperbau: Der Braunbär hat einen breiten Kopf mit kurzen kleinen Ohren. Sein Körper ist schwer und rundlich. Das Fell ist braun bis fast schwarz. Der Braunbär kann bis zu drei Meter gross und etwa 300 Kilogramm schwer werden. An seinen grossen Tatzen hat er fünf Zehen mit 5 bis 7 cm langen Krallen, die nicht eingezogen werden können.
Yapısı: Kafası geniş olan Boz ayının kulakları kısa ve küçüktür. Gövdesi iri ve tıknazdır. Kürkü siyaha kaçan kahverengidir. Boz ayının boyu üç metre, ağırlığı da 300 kilo kadar olabilir. Arka bacaklarında büyük beş parmaklı pençeleri olan bu ayıların her parmağında içine çekemediği 5-7 santimetre uzunluğunda beş tırnakları vardır.
Fortbewegung: Der Braunbär streift mit langsamen Gang umher, wobei er beide Beine eine Körperseite gleichzeitig bewegt; das nennt man Passgang. Er kann jedoch auch sehr schnell laufen, wenn es nötig ist. Normalerweise geht der Braunbär auf allen Vieren, dabei tritt er mit der ganzen Sohle auf. Auf die Hinterbeine stellt er sich meist nur, wenn er Gefahr riecht und sich umsehen möchte, nach höher hängender Nahrung in Sträuchern und Bäumen sucht oder sich an einem Baumstamm den Rcüken kratzt.
Hareket etme: Boz ayı yavaş yürür. Aynı tarafta bulunan iki bacağını birden hareket ettirir; bu yürüyüşe rahvan yürüyüş denir. Ama gerektiğinde çok hızlı da hareket edebilir. Normalde boz ayı dört bacak üstünde ilerler, tabnının tamamı üstüne basar. Sadece tehlike hissettiğinde, etrafına bakmak ya da çalılıkların ve ağaçların yüksek dallarında asılı meyvelere ulaşmak ya da ağaç gövdesine sürtünerek sırtını kaşımak istediğinde arka bacaklarının üstüne dikilir.
Besondere Fähigkeiten: Mit seinen kleinen, eng zusammenstehenden Augen kann der Braunbär nur schlecht sehen, auch sein Gehör ist eher schwach entwickelt. Er findet sich daher vor allem über seinen sehr gut ausgeprägten Geruchssinn, also seine Nase, zurecht.
Özel yetenekleri: Küçük, birbirine yakın duran gözleriyle ayı çok iyi göremez, duyma duyusu da pek gelişmiş değildir. Bu yüzden çok iyi gelişmiş koku duyusu sayesinde, yani burnuyla yönünü belirler.
Sprache: Braunbären verstandigän sich untereinander durch Körpersprache, nur selten geben sie Geräusche von sich. Am wichtigsten ist für Braunbären jedoch ihr Geruchssinn: Wenn sie sich an Bäumen scheuern oder auf dem Boden wälzen, bleiben Geruchsspuren als Nachrichten zurück, die andere Bären dann erschnüffeln können.
İletişim dili: Boz ayılar kendi aralarında sadece beden diliyle anlaşırlar, çok ender ses çıkarırlar. Ancak boz ayılar için en önemli araç koku duyularıdır. Ağaçlara süründüklerinde veya yerlerde yuvarlandıklarında mesaj olarak koku izleri bırakırlar; diğer ayılar da bu yerleri koklayarak mesajları alırlar.
Leben in der Familie: Bären sind eigentlich Einzelgänger. Nur wenn ein Bär und eine Bärin Nachwuchs bekommen wolen, bleiben beide im Frühsommer für einige Wochen zusammen. Die bärenkinder wachsen etwa sieben Monate im Bauch der Bärin heran. Mitten im Winter bringt die Bärin dann durchschnittlich ein bis drei winzige Bären zur Welt. In der Welt der Bären kümmert sich die Bärin allein um den Nachwuchs.
Aile yaşamı: Ayılar aslında tek başlarına yaşar. Sadece kendilerine eş aradıklarında, baharın sonuna doğru birkaç hafta eşleriyle birarada yaşarlar. Ayı yavruları yaklaşık olarak yedi ayda doğar. Kış ortasında anne ayı genelde bir ila üç arasında yavru dünyaya getirir. Ayıların dünyasında anne ayının tek başına yavrularını büyütmesi çok doğaldır.
Schlaf: Den Winter verbringt der Braunbär in seiner Höhle, wo er ohne zu fressen oder zu trinken Winterruhe hält. Er zehrt solange von seiner dicken Fettschicht, die er sich im Herbst angefressen hat, bis er im Frühjahr wieder reichlich frische Nahrung finden kann.
Uyku: Kış aylarını boz ayı ininde yemeden içmeden kış uykusunda dinlenerek geçirir. Bu süre içinde sonbaharda çok yiyerek depoladığı yağ tabakasından beslenir. Baharda ise yine yeterince taze yem bulabilecektir.
Verbreitung: Der Braunbär ist heute noch in den europäischen Hochgebirhen (Alpen, Pyrenäen und Karpaten), in Skandinavien und Russland, in Alaska und Kanada sowie in einigen Regionen Zentralasiens verbreitet. Gelegentlich kommen Braunbären über die Grenzen hinweg auch in unsere Wälder; das kann man dann an den zerkratzen Baumrinden erkennen.
Yaşadığı Bölgeler: Boz ayı günümüzde Avrupa'daki yüksek dağlık bölgelerde (Alpler, Pireneler ve Karpatlar), İskandinav Ülkeleri'nde, Rusya'da, Alaska ve Kanada'da, ayrıva Orta Asya'nın bazı bölgelerinde yaşar. Bazan boz ayılar sınır dışına çıkar ve bizim ormanlarımıza da gelirler; bunu tırnaklarıyla ağaçların kabuklarına bıraktıkları izler belgeler.
In Andenken an Bruno den Bären
Ayı Bruno'nun anısına
Ayıların Hayatı
Ria Gersmeier
der Braunbär = Boz Ayı
die Hinterbeine = arka bacaklar
der Schwanz = kuyruk
das Fell = kürk
das Ohr = kulak
das Auge = göz
die Nase = burun
die Schnauze = ağız
die Tatze = pençe
die Kralle = tırnak
die Sohle = taban
Vor einer hohen Tanne steht mitten im Wald ein grosser Bär mit dichtem und langem schwarzbraunen Fell. Es juckt ihn am Rücken. Mit seinen Krallen ritzt er sich die Baumrinde zurecht und kratzt dann sehr gründlich und ausdauernd sein Fell am Stamm.
Ormanın ortasında koskocaman bir çam ağacının önünde gür, uzun ve koyu kahverengi kürküyle büyük bir ayı iki arka ayağı üstünde dikiliyor. Tırnaklarıyla ağaç kabuğuna istediği biçimi verdikten sonra sırtını ağacın gövdesinde uzun uzun kaşıyor.
die Tanne = çam ağacı
die Kralle = tırnak
Der Bär streift mit schwerfälligem Gang kreuz und quer durch weite Waldgebiete. Bären sind Einzelgänger und leben allein. Nur im Frühsommer sucht sich der Bär für kurze Zeit eine Partnerin, um sich mit ihr zu paaren. Nach ein bis drei Wochen zieht der Bär wieder weiter. Für die Bärin ist es nun wichtig, sich auf die kommenden Monate vorzubereiten, in denen die Babys in ihrem Bauch heranwachsen.
Ayı ağır yürüyüşüyle geniş ormanlık alanlarda gezinir durur. Ayılar sürü hayvanı değildir, tek başlarına yaşarlar. Sadece baharda aile kurmak için kendilerine bir eş ararlar. Üç dört hafta sonra erkek ayı yoluna tek başına devam eder. Dişi ayı için ise önündeki zor aylara hazırlanmaya başlaması önemlidir.
die Landschaft = manzara
der Tatzenabdruck = pençe izi
Im Herbst frisst sich die Bärin eine dicke Speckschicht an, um im Winter nicht zu verhungern. Sie sucht nacht Beeren und Nüssen, Gräsern, Samen und sogar nach Schnecken und Insekten. Mit ihren starken, gebogenen Krallen gräbt sie auch Wurzeln und Knollen aus dem Boden oder fängt sich kleine Säugtiere. Selbst über tote Tiere macht sich die Bärin her; sie frisst fast alles, was sie findet.
Dişi ayı sonbaharda çok yemek yiyerek iyice şişmanlar. Böylece kış aylarında açlık çekmemek için hazırlık yapar. Ormanda yetişen meyve tanelerini ve fındıkları, otları, tohumları, bazen salyangoz ve böcekleri bile yer. Güçlü eğimli tırnaklarıyla bitki köklerini ve yumru kökleri kazıp çıkarır ya da küçük memeli hayvanları yakalar. ölü bulduğu hayvanları bile yutar; kısaca bulduğu herşeyi yer.
die Beere = meyve tanesi
der Käfer = böcek
die Marone = kestane
der Samen = tohum
die Raupe = tırtıl
die Haselnuss = fındık
nach Wurzeln graben = kökleri kazmak
die Maus = fare
Im November zieht sich die Bärin in ihren Bau zurück. Sie hat ihn vor langer Zeit selbst gegraben und mit trockenen Pflanzen ausgelegt. So liegt sie während der kalten Wintermonate schön warm und geschützt vor Wind und fremden Tieren und hält Winterruhe.
Kasımda dişi ayı inine çekilir. Kendisi uzun süre önce yeri kazarak bu ini yapmış, içini kuru yapraklarla döşemiştir. Böylece soğuk kış aylarında rüzgardan ve başka hayvanlardan korunarak sıcacık bir yerde kış uykusuna dalarak dinlenir.
der Zweig = dal
das Gras = ot
einen Bau graben = yuva yapmak
Winterruhe halten = kışın istirahat etmek
Mitten im Winter bringt die Bärin in ihrer Schlafhöhle zwei Bärenkinder zur Welt. Sie sind winzig klein, kaum grösser und schwerer als ein Eichhörnchen. Sie haben ein sehr feines Fell und ihre Augen sind noch geschlossen. Die Kleinen frieren nicht, denn die Bärin drückt sie mit ihren riesengrossen Tatzen ganz eng an ihren Körper heran. So wärmt sie die Bärenkinder mit ihrem dicken Pelz und auch mit ihrem warmen Atem.
kış ortasında dişi ayı ininde iki yavru dünyaya getirir. Yavrular doğduklarında miniminnacıktır, boyları ve ağırlıkları ancak bir sincabınki kadardır. Tüyleri yumuşak ve gözleri kapalıdır. Yavrular hiç üşümez, çünkü anneleri onları kocaman pençeleriyle sımsıkı sarar, kalın kürkü ve sıcak nefesiyle ısıtır.
der Atem = nefes
der Winter = kış
In den nächsten Wochen bleibt die Bärin in der Höhle, weil sie ihre Kleinen nicht alleine lassen will. Sie kann von den dicken Speckreserven zehren, die sie sich im Herbst angefressen hat, und muss nicht auf Nahrungssuche gehen. Damit die kleinen Bären kräftig und kugelrund werden, bekommen sie sehr fette Bärenmilch zu trinken.
Bundan sonraki haftalar boyunca anne ayı mağarasından çıkmaz, çünkü yavrularını yalnız bırakmak istemez. Sonbaharda oluşturduğu yağ tabakaları onun yem aramaya çıkmadan yaşayabilmesini sağlar. Minik ayılar güçlenmeleri ve toparlacık olmaları için bol bol yağlı ayı sütü emerler.
Es ist Früh jahr und die kleinen Bären haben sich zu kuscheligen jungtieren entwickelt. Nun wird es Zeit, dass die Bärin mit ihnen die Schlafhöhle verlässt. Ganz dicht läuft der etwas ängstliche Bärenjunge neben seiner Mutter her. Dagegen ist das kleine Bärenmädchen ganz schön mutig, denn es tappt mit festen Schritten voran.
Bahar geldiğinde bebek ayılar artık yumuşacık ayıcık olmuşlardır. Artık anne ayının yavrularıyla ininden çıkma vakti gelmiştir. Korkak erkek yavru annesinin eteğinin dibinden ayrılmaz. Dişi yavru ise cesur ve emin adımlarla önlerinden yürür.
die Blume = çiçek
der Frühling = ilkbahar
Die beiden Bärenkinder sind sehr lebhaft. Sie machen zum Spiel kleine Kämpfe und probieren aus, wer von ihnen der Stärkere ist. Rangeleien gehören nun mal zum Bären-Alltag und bereiten die kleinen Bären auf ihr späteres Leben als Einzelgänger vor.
Ayı yavruları çok hareketlidir. Oyunlar karışık dövüşür, kimin daha güçlü olduğunu sınarlar. Çekişmeler ayıların gündelik hayatının bir parçasıdır. Böylece yavrular tek başlarına yaşayacakları daha sonraki hayatlarına hazırlanır.
das Bärenkind = ayı yavrusu
Obwohl die Bärenkinder noch lange gesäugt werden, bringt die Bärin ihnen schon bald bei, wie sie ihre Nahrung alleine finden. Die Bärenmutter zeigt ihnen auch, wie sie mit ihren Tatzen Fische im Fluss oder an kleinen Seen fangen können. Wenn die Bärenfamilie genug gefressen hat, kuscheln sich die Bärin und ihre Kinder eng aneinander und ruhen aus.
Anne ayı yavrularını daha uzun süre emzirecek olmasına karşın onlara tek başlarına nasıl yiyecek bulabileceklerini de öğretir. Anne ayı onlara pençeleriyle nehirde ya da küçük göllerde balık tutmayı da öğretir. Karınlarını iyice doyurduktan sonra anne ayı ve yavruları birbirlerine sıkıca sarılır ve dinlenirler.
fressen = yemek
der Fisch = balık
ausruhen = istirahat etmek
Plötzlich ist die Bärin beunruhigt, sie riecht Gefahr. Um alles besser überblicken zu können, stellt sie sich auf ihre Hinterbeine auf. Ein grosser alter Bär kommt von weitem auf die Bärenfamilie zu. Die Bärin weiss, dass er ihren Kleinen gefährlich werden kann. Daher befiehlt sie den Bärenkindern, auf einen Baum in der Nähe zu klettern. Der alte Bär trottet mit einigem Abstand langsam an der hoch aufgerichteten Bärin vorbei: Mit ihren gut drei Metern kann sie eine beachtliche Gegnerin für ihn werden! Als der Bär ausser Sichtweite ist, Metern kann sie eine beachtliche Gegnerin für ihn werden! Als der Bär ausser Sichtweite ist, gibt die Bärin ihren Kindern ein Zeichen, dass sie vom Baum wieder herunterklettern können.
Birdenbire anne ayı irkilir, bir tehlike hisseder. Etrafı daha iyi görebilmek için arka ayakları üzerinde dikilir. Uzaktan bir kurdun ayı ailesine yaklaştığını görür. Kurdun ayı yavrularını öldürebileceğini bilir, bu yüzden yavrularına yakınlarda bir ağaca tırmanmalarını söyler. Kurt belli bir mesafeden yavaşça arka bacakları üstüne doğrulmuş ayının yanından geçip gider. İki metre boyuyla bu ayı tehlikeli bir düşman olabilir kendisine çünkü! kurt yeterince uzaklaştığında anne ayı yavrularına bir işaret verir. Onlar da hemen ağaçtan inerler.
riechen = koklamak
klettern = tırmanmak
brüllen = böğürmek
Die Bärenfamilie ist nun eineinhalb Jahre zusammen. Die Bärin hat ihren Kindern alles beigebracht, was sie für ihr weiteres Bärenleben wissen müssen, und verlässt sie. Die Geschwister bleiben noch einige Zeit zusammen und gehen gemeinsam auf Nahrungssuche. Schliesslich trennen sich auch die Geschwister und gehen ihrer eigenen Wege, bis sie selbst einen Partner finden.
Ayı ailesi bir buçuk yıldır birarada. Anne ayı yavrularına kendi başlarına yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli herşeyi öğretmiştir artık. Yavrularını terk eder. Kardeşler bir süre daha birarada kalır, birlikte yem ararlar. Sonunda kardeşler de ayrılır ve kendi yollarına devam ederler, ta ki bir eş bulana kadar.
sich trennen = ayrılmak
Der Braunbär (Ursus arctos) - ein Steckbrief
Boz Ayı (Ursus arctos) - Kısa Bilgiler
Gattung: Der Braunbär gehört zur Familie der Grossbären und ist das grösste und auch stärkste Landraubtier Europas. Zu den Grossbären gehören ausserdem der Brillenbär, Malaienbär, Uppenbär, Eisbär, Kragenbär, der Baribal (Amerikanischer Schwarzbär) und der Riesenpanda.
Cinsi: Boz ayı büyük ayıgiller ailesinden gelir ve Avrupa'da karada yaşayan en büyük ve en güçlü yırtıcı hayvandır. Büyük ayıgiller ailesinin diğer üyeleri Gözlüklü ayı, Malaya ayısı, Tembel ayı, Kutup ayısı, Asya siyah ayısı, Amerika siyah ayısı ve Büyük Pandadır.
Körperbau: Der Braunbär hat einen breiten Kopf mit kurzen kleinen Ohren. Sein Körper ist schwer und rundlich. Das Fell ist braun bis fast schwarz. Der Braunbär kann bis zu drei Meter gross und etwa 300 Kilogramm schwer werden. An seinen grossen Tatzen hat er fünf Zehen mit 5 bis 7 cm langen Krallen, die nicht eingezogen werden können.
Yapısı: Kafası geniş olan Boz ayının kulakları kısa ve küçüktür. Gövdesi iri ve tıknazdır. Kürkü siyaha kaçan kahverengidir. Boz ayının boyu üç metre, ağırlığı da 300 kilo kadar olabilir. Arka bacaklarında büyük beş parmaklı pençeleri olan bu ayıların her parmağında içine çekemediği 5-7 santimetre uzunluğunda beş tırnakları vardır.
Fortbewegung: Der Braunbär streift mit langsamen Gang umher, wobei er beide Beine eine Körperseite gleichzeitig bewegt; das nennt man Passgang. Er kann jedoch auch sehr schnell laufen, wenn es nötig ist. Normalerweise geht der Braunbär auf allen Vieren, dabei tritt er mit der ganzen Sohle auf. Auf die Hinterbeine stellt er sich meist nur, wenn er Gefahr riecht und sich umsehen möchte, nach höher hängender Nahrung in Sträuchern und Bäumen sucht oder sich an einem Baumstamm den Rcüken kratzt.
Hareket etme: Boz ayı yavaş yürür. Aynı tarafta bulunan iki bacağını birden hareket ettirir; bu yürüyüşe rahvan yürüyüş denir. Ama gerektiğinde çok hızlı da hareket edebilir. Normalde boz ayı dört bacak üstünde ilerler, tabnının tamamı üstüne basar. Sadece tehlike hissettiğinde, etrafına bakmak ya da çalılıkların ve ağaçların yüksek dallarında asılı meyvelere ulaşmak ya da ağaç gövdesine sürtünerek sırtını kaşımak istediğinde arka bacaklarının üstüne dikilir.
Besondere Fähigkeiten: Mit seinen kleinen, eng zusammenstehenden Augen kann der Braunbär nur schlecht sehen, auch sein Gehör ist eher schwach entwickelt. Er findet sich daher vor allem über seinen sehr gut ausgeprägten Geruchssinn, also seine Nase, zurecht.
Özel yetenekleri: Küçük, birbirine yakın duran gözleriyle ayı çok iyi göremez, duyma duyusu da pek gelişmiş değildir. Bu yüzden çok iyi gelişmiş koku duyusu sayesinde, yani burnuyla yönünü belirler.
Sprache: Braunbären verstandigän sich untereinander durch Körpersprache, nur selten geben sie Geräusche von sich. Am wichtigsten ist für Braunbären jedoch ihr Geruchssinn: Wenn sie sich an Bäumen scheuern oder auf dem Boden wälzen, bleiben Geruchsspuren als Nachrichten zurück, die andere Bären dann erschnüffeln können.
İletişim dili: Boz ayılar kendi aralarında sadece beden diliyle anlaşırlar, çok ender ses çıkarırlar. Ancak boz ayılar için en önemli araç koku duyularıdır. Ağaçlara süründüklerinde veya yerlerde yuvarlandıklarında mesaj olarak koku izleri bırakırlar; diğer ayılar da bu yerleri koklayarak mesajları alırlar.
Leben in der Familie: Bären sind eigentlich Einzelgänger. Nur wenn ein Bär und eine Bärin Nachwuchs bekommen wolen, bleiben beide im Frühsommer für einige Wochen zusammen. Die bärenkinder wachsen etwa sieben Monate im Bauch der Bärin heran. Mitten im Winter bringt die Bärin dann durchschnittlich ein bis drei winzige Bären zur Welt. In der Welt der Bären kümmert sich die Bärin allein um den Nachwuchs.
Aile yaşamı: Ayılar aslında tek başlarına yaşar. Sadece kendilerine eş aradıklarında, baharın sonuna doğru birkaç hafta eşleriyle birarada yaşarlar. Ayı yavruları yaklaşık olarak yedi ayda doğar. Kış ortasında anne ayı genelde bir ila üç arasında yavru dünyaya getirir. Ayıların dünyasında anne ayının tek başına yavrularını büyütmesi çok doğaldır.
Schlaf: Den Winter verbringt der Braunbär in seiner Höhle, wo er ohne zu fressen oder zu trinken Winterruhe hält. Er zehrt solange von seiner dicken Fettschicht, die er sich im Herbst angefressen hat, bis er im Frühjahr wieder reichlich frische Nahrung finden kann.
Uyku: Kış aylarını boz ayı ininde yemeden içmeden kış uykusunda dinlenerek geçirir. Bu süre içinde sonbaharda çok yiyerek depoladığı yağ tabakasından beslenir. Baharda ise yine yeterince taze yem bulabilecektir.
Verbreitung: Der Braunbär ist heute noch in den europäischen Hochgebirhen (Alpen, Pyrenäen und Karpaten), in Skandinavien und Russland, in Alaska und Kanada sowie in einigen Regionen Zentralasiens verbreitet. Gelegentlich kommen Braunbären über die Grenzen hinweg auch in unsere Wälder; das kann man dann an den zerkratzen Baumrinden erkennen.
Yaşadığı Bölgeler: Boz ayı günümüzde Avrupa'daki yüksek dağlık bölgelerde (Alpler, Pireneler ve Karpatlar), İskandinav Ülkeleri'nde, Rusya'da, Alaska ve Kanada'da, ayrıva Orta Asya'nın bazı bölgelerinde yaşar. Bazan boz ayılar sınır dışına çıkar ve bizim ormanlarımıza da gelirler; bunu tırnaklarıyla ağaçların kabuklarına bıraktıkları izler belgeler.
In Andenken an Bruno den Bären
Ayı Bruno'nun anısına
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder